-
dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,
bana istanbul’u anlat nasıldı?
bana boğazı anlat nasıldı?
haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı
yıkanmış, kurunur muydu yine o yedi tepe
ana şefkati gibi sıcak bir güneşle
insanlar gülüyordu de
trende, vapurda, otobüste,
yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
hep kahır, hep kahır, hep kahır
bıktım be…
dur! bırak, kalsın, açma televizyonu
bana istanbul'u anlat nasıldı?
şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv
diyiverdin mi bir merhaba, gizlice
insanlar gülüyordu de
trende, vapurda, otobüste
yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
hep kahır, hep kahır, hep kahır
bıktım be…
dur! bırak, kımıldama, kal biraz öylece n’olur
kokun istanbul gibidir, gözlerin istanbul gecesi
şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım
gökkubbenin altında ordada beraber
çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali
hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi
insanlar gülüyordu de
trende, vapurda, otobüste
yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
hep kahır, hep kahır, hep kahır
bıktım be…
(bkz: nazım hikmet)
(bkz: hep kahır - cem karaca)